15 Mart 2015 Pazar

KAPTANIN SEYİR DEFTERİ 90 İNİSİYE


Ara sıra bazı bazı gelsen bile gönlüm razı,yeter ki görsün gözleriiim aşkın olmaz çoğu azı...
Radyoda bugün sabah sabah bu şarkı çalıyordu.O kadar uzağa gittim ki bedenim mutfakta fakat ruhum çooook uzaklarda..Eski şeyleri ,eskilikleri, eskimeyen şeyleri ve eskimeye yüz tutmuş şeyleri hatırladım.Cümlede eski kelimesi milyonlarca defa geçmesine rağmen bu sıfatı tutkal ile kelimelere yapıştırmama rağmen bir türlü eskide bırakmayı başaramadığımı anladım...

Arkasından annem ceylan gibi seke seke yanıma geldi..Yüzünde bir acı ve keder ifadesi..Bu ifadenin arkasından gelecek gök gürültüsünü biliyorum..Hatta belki bir bardak suda fırtına koparmak  desem daha doğru olur.Önemli bir şey yoktur ama o onu önemli bir şeymiş gibi anlatır.Beklentim şu yönde dantelli fanilam kayıp,gözlüğümü oğlan alıp bir yere koymuş,Liana izine mi gitti ben nasıl yapıcam şimdi gibi gibi...
Fakat beklentilerimin çok ötesine geçti ve İbrahim Tatlıses'in ameliyat sonrası uyandırılamadığını söyledi...Gerçekten çok üzüldüm..İçim buruldu..Severim hem de çok..Bence dünya çapında bir sanatçı olamamasının yegane sebebi Urfa'da OXFORD olmamasıdır.Bu donanım doğum esnasında kendisine verilmediği için bazı MENTOR yani akıl hocalarının kısıtlı yönlendirmeleri ile,yeteneğini su gibi harcayıp para kazanma odaklı hareket etmesi sebebiyle yeterince parlayamamış bir İNİSİYE dir kendisi...

Eski gazete küpürleri geldi aklıma..adına şiddet ilk İbrahim Tatlıses ile başladı.Hayatına giren her kadını bizim bildiklerimiz veya fısıltı gazetesi ile söylenen bir sürü kadını şiddetli bir aşkın sonunda cehennem ateşlerinde ve kucağında bir çocuk ile bıraktı.İlk eşi Adalet Hanım sonun başlangıcıydı..Halen kaç çocuğu kaç torunu olduğunu bilemiyoruz...Karışık bir aile düzeni ile karşı karşıyayız....Tüm bunlar kendi problemi olsa da halka mal olmuş bir kişinin hayatını herkes merak eder..Kadınların bana ne yaparsan yap seviyorum işte ve yanındayım dediğini onunla öğrendik...O kadınlar gurursuz ,onursuz ve nikahsız oldular...Aşağılandılar..İbrahim Tatlıses'in el sürdüğü başka kimsenin el süremeyeceği objelere dönüştüler...
Yetenek doğuştan var olan Allah tarafından kişi ve kimselere lütfedilmiş bir şeydir..Şeydir diyorum çünkü farklı farklı alanlarda olabilir adlandıramadım.Alın yazısı gibidir.Saklanamaz ve eninde sonunda ortaya çıkar...Zaten zamanı gelince çıkması amaçlı ruhlarımıza yamanmıştır.O kişiye karşı garip hisler içinde olabiliriz.Kıskançlık,özenme,fesatlık,sevgi ama haince....
Her şeyini inceleriz,arkasından konuşuruz,iyi niyetle yaptığı bir şeyi öyle bir evirip çeviririz ki başkaları çok harika bir kişi yada ses ama çok ahlaksız biri sonucuna varabilir.
Vardırırız. Yardırırız.
İnsanoğlu kendinde olmayana özenir hep.Sarışın olarak doğduysan saçını bir kez muhakkak siyah yada kumral yaparsın.Bakalım yakışacak mı?
Kısa boylu isen hedefin hep uzun boylu kadınlardır.Kendimden misal '' Aaaa,zaten boyun uzun yine topuklu mu giydin''....Evet çünkü benim de hakkım istediğim şekilde giyinmek,yanımdakiler kısa boylu ve rahatsız olacak diye tarzımı neden değiştirmeliyim...
Ben de kilolu bir kadınım,zayıf insanların yanında gezmemeli miyim?
Allah aklı fikir verdi ise kimse alınmasın bunu kendisi aklı etmiş olsun diye susmalı,ebediyete kadar konuşmamalı mıyım?
İbrahim Tatlıses'de hayata gözlerini açtığı andan itibaren alın yazısında yaşayacağı baştan sona belli bir adem oğludur...Kendi bile bilmeden yaptığı her hareket microchip'de kayıtlı hamlelerdir.
Kimse ama hiç kimse onun Yükselişini durduramaz sonucun ne olacağına da hikmetinden asla sual olunmayan yüce rabbim karar verir.

Tüm bu yaşanılacak olaylar esnasında muhakkak ki genleşmeyi sağlayıcı itici çekici veya yardımcı faktörler rol oynar..Hayat bir oyundur insanların ''SOLO'' oynadığı...Tek başınasındır...Yardımcı insanlar denilen bu değişken parametreler olayların kurgusunda etkilidir.Bazen hiç anlam veremediğimiz şiddetli kötü bir olay dahi belli bir zaman geçtikten sonra süper bir olumlamaya dönüşebilir...
İşte o zaman ''her işte bir hayır vardır ''cümlesini kurarız...Oysa ki bunu baştan kursak,kara bulutları baştan dağıtsak,her olaya bir sahne gözüyle baksak..Birbirimizi ''EGO'' dan sıyrılmış olarak dinlesek..
Hayat kucağımıza düşecek...Nasıl bir kişi kötü konuştuğunda ''aman ağzından yel alsın veya tövbe de''deniliyor ise kötü düşüncenin geri dönüşü 'BUMERANG'' gibi biliniyor demektir.Boşuna söylenmemiştir.

Netice itibarı ile çok sevdiğim,çok beğendiğim ağzından çıkan her notayı iliklerimde hissettiğim,hayatını bir tiyatro gibi yaşadığı dönem boyunca izlediğim bu büyük sanatçıyı eğer kaybedersem duyacağım keder bu anlattıklarımın paralelinde olacaktır...Zamanını tamamlamış ve bize bir şeyler öğretmiş hayatlarımızda derin bir iz bırakmış olarak anacağım.Keza Müzeyyen Senar'ı ve Erol Büyükburç'u...
Ama sesleri biz yaşadığımız sürece bir hoş seda olarak bizlere bahşedilmiş ve asla ölmeyecek bir duygu olarak kalplerimizde yer etmeye devam edecektir...
Atatürk,Hitler,Mussolini;Napoleon,Birigitte Bardot,Alain Delon,Marlon Brando....Ve daha niceleri..

Etnik,lokalizasyon,yaşam da önemli değildir.Önemli olan yaşamın kendisi ve devam etmesidir...
Bu felsefemi her daim korumak niyetindeyim..Hepimiz aktör veya aktrist olduğumuzu bilelim ve ona göre yaşayalım...Birbirimizi dinleyelim birbirini duyamayan anlamayan kişilerin müzik kulağı yoktur...Aynı frekansta değildir.Bu sebeple anlaşamaz,anlayamaz,anlatamaz...

Bağlayıcı unsur sevgidir...Kendinize benzemeyen insanlarla ilgili ön yargılarınızdan sıyrılıp yola çıktığınızda ufkunuz açık olur...

Çok açık ufuklar sizlerin olsun ...
Ben KAPTANIN SEYİR DEFTERİNDEN yazmaya devam edeceğim...

GAYE KURT


























Hiç yorum yok:

  AŞKIN TARİFİ MÜMKÜN Bir sabah güneşle uyandığında, Işığıyla kamaşır gözlerin, Garip halsiz bir yorgunluk, Mahmur bir gün başlangıcı, Aç mı...