10 Kasım 2014 Pazartesi

KAPTANIN SEYİR DEFTERİ 71 10 KASIM

Dayatmalarla büyüdük hep.Hurafeler ile çevrili dört bir yanımız...Çocukların yapmalarını istemedikleri her şeye bulunan bir kılıf muhakkak vardır.Ya da benim çocukluğum böyle geçti..
Gece sakız çiğnemek ölü eti çiğnemek gibi olurmuş...
-Yaaa.neden yaaa,diye ağladığımı ve bir süre sakızdan uzak kaldığımı hatırlıyorum...
Çünkü kimse bunu etraflıca anlatmak için yeterli sabra sahip değil.Yani demem o ki,gece sakız çiğnerseniz saçınıza yapışır ve çok zor temizlenir,saçınızı kesmek zorunda kalırız...Ve ya uykuda boğazınıza kaçar,nefes alamazsınız.Ama ''ölü eti''zırvasına da şapka çıkartıyorum. Acaip yaratıcı....
Bir süper örnek daha gece tırnak kesilmez,şeytanın tırnağını kesiyor gibi olursunuz..
-Şeytan mı? Nasıl yani...O eline aldığın tırnak makası bir garip bir alet gibi gözükür,el de el gibi değil uzun tırnaklı ürkünç bir şey,ayak ta doğal olarak şeytanın ayağı ise toynak gibi olur...
Korkudan donlarına edersin...
Sonra başına gelmesini istemediğin şeyler için hemen en yakın tahtaya üç kez tık,tık,tık diye vurulur...
Allahım sen koru yarabbim diye eklenir...Böylelikle tehlike bertaraf edilip,dedikoduya kaldığımız yerden devam edilir...Tüm bu ve bunun gibi hurafeler bizde miras yoluyla kalır.Önce ananem,sonra annem ve şimdi de ben kavuklu gibi tüm bu laf cümbüşünü korumak ile yükümlüyüm...:))
Annem,Allah sağlık versin çok komik bir kadındır..Sayesinde onun çocukluğunu en ince ayrıntısına kadar biliyorum...Her zajman çok zor şartlarda yaşadıklarını anlatır durur..Takunya ile okula gittiklerini..Şeker ve un için karneleri olduğunu..Eşyalarını yamadıklarını...Hatta çorap yamamak için rahmetli ananemin yumurta şeklinde özel bir taşı olduğunu söyler durur..Çamaşır beyazlatmak için küllü su kullandıklarını,annem ve teyzelerim her biri bir leğenin başında çamaşırın bir gün boyu sürdüğünü ama sakız gibi bembeyaz olduğunu gururla anlatır.Ardından da ekler...Nerede şimdi öyle deterjanlar....
Rahmetli dedem ''kör'' bir cümbüş çalgıcısıymış...Çalgıcı diyorum çünkü o zamanlar da kimse kendine sanatçı,şarkıcı yorumcu gibi özel bir titr kullanmıyormuş..Ekmek parasını ,zamanın muhtelif mekanlarında cümbüş çalarak kazanıyormuş..
Annem 9 Kasım 1936 doğumlu.Yani MUSTAFA KEMAL ATATÜRK vefat ettiğinde 2 yaşında.....
Ortalık kara yaslarda,herkes ağlıyor...Çok uzun bir süre kimse radyoda müzik dahi dinlememiş,içki içmemiş,toplantı yapmamış...
Dolayısıyla ekmek parasını bu yolla kazanan dedeciğim işe gidememiş...Annem,ananemin o günü belki de herkes den iyi hatırladığını,çünkü aç kaldıklarını söyledi, bugün bana..Bilmiyordum...
Çok duygulandım...Tam tamına 3 koca gün eve yiyecek alamamışlar...Hiç bu açıdan bakmamıştım mevzuya....Tam 3 gün sonra dedemin işe gidebildiğini ve para kazanabildiğini anlatmış ananem.....
Doğum gününü hiç kutlamaz....İstemez çünkü....Her doğum günü belki de çok kıymetli bir insanın bir gün sonra öleceğini bildiği içindir....

Tahtalara vurun başınıza gelmesin:))))

GAYE KURT








  AŞKIN TARİFİ MÜMKÜN Bir sabah güneşle uyandığında, Işığıyla kamaşır gözlerin, Garip halsiz bir yorgunluk, Mahmur bir gün başlangıcı, Aç mı...