YOZLAŞMIŞIZ...Her şeyi bir çırpıda bitiriveriyoruz...Aceleciyiz..Sinir ve öfkenin geçmesini beklemiyoruz..Sağlıklı düşünemiyoruz...İyi niyet tartımız yok..Başkalarının yönlendirmeleri ile hareket ediyoruz..Ağzımızdan çıkanı kulağımız duymuyor...
Birisine tam olarak kanuni boyutta hakaret edebilmek için,küfür etmek,ailesine ve ölmüş kişilerine dair çok çirkin söylemlerde bulunmak gerekir...Asılsız dedikodu yapmak,olmamış şeyleri olmuş gibi anlatmak ve iki kişi arasında geçen ''özel''konuşmaları diğer bireylere aktarmak ve küçük düşürmeye çalışmak da aynı şekilde hakaret statüsüne giriyormuş...
Peki ne yapmalı..Her şeyi kağıda dökmeli ve resmi mercilere mi başvurmalı,yoksa elindeki gücü kuvveti kullanıp tazyik mi etmeli...
Aslında her ikisini de yapmamalı belki konuşmalı...Ama işler akıl almayacak bir şekilde üst kerteye gelmiş ise,aslında o iki insanı pek de fazla ilgilendirmeyecek ve hatta hayatlarına müdahale edecek boyuta gelmiş ise sıkıntı başlamış demektir...
Neden bir kadın bir erkek ile yaşadığı veya yaşamadığı şeylerin hesabını diğer bireylere vermek zorundadır...Namus kavramı nerede başlar ve nerede biter...
Birbirinden adını koymaya dahi lüzum olmaksızın hoşlanmış iki kişi neden üçüncü kişilere bunun nedenini açıklamak veya konuyu anlatmak gereğini hisseder...
Misal evli iki ansan her kavga ettiğinde çıkıp bütün apartman komşularına birbirini kötülese...Daha sonra barıştıklarında onlar için ne düşünülür...
Misal iki arkadaş kavga ettiğinde aralarında konuştukları özel konuşmaları diğeri ulu orta anlatsa bu kişi için ne düşünülür...
Tüm bu anlattıklarımda başka faktör yokmuş gibi düşündüm...
Hayat emin olun ummadığımız kadar kısa...Yapılan her şey daha sonra bize yol su elektrik olarak geri dönecek...
KARMA olgusu peşimizi asla bırakmaz....Bu gün KARMAKARIŞIK isek yarın KARMA olabiliriz....
İnsanın yalnız kaldığında ne düşündüğü önemlidir...İçine ne sindirdiği,memnuniyeti her şeyden önce birikimlerine iyi yada kötü sahip çıkması,ben bunu yaşadım diyebilmesi gerçekten fevkalade önemlidir...
Ben tesadüf diye bir şey olmadığına inananlardanım...Yaşam bizim yollarımızı bir şekilde kesiştirir veya ayırır..İşte kabullenme ve tevekkül burada devreye girer..Bir kişiye bilerek isteyerek kötülük yapmanın hiç bir şekilde olumlu bir karşılığı yoktur.Ruhumuzu yozlaştırır.Yetersizlik insanı deli divane eder..Hangi kapıyı çalsan cevap bulamazsın.Aile terbiyesi bile insanı kurtaramaz...
Bu bilgiler ışığında SEVGİ ve NEFRET kesinlikle paralel gider....Kişi hangisini hisseder ise hissetsin,hangi yoğunlukta hisederse hissetsin iki kere iki nin dört ettiği kadar katidir....
Bu değişmez bir doğrudur...
Ben her zaman önce kendimde yanlış ararım..ben hatalarımı buldum.Ama onlara da sahip çıktım..Çünkü bana aitler...Sonra empati yaptım...Ve işin en başına döndüm başlangıca...Aynı yerde yapmam gerekeni yapacağım...Bir hareketim karşımdaki kişinin karmasını etkiledi,yanlış yönlendirdi ve zor durumda bıraktı...Zaafına hitap etti,hırslarını tetikledi...Olduğu gibi olmasını etkiledi,yanlışa sevk etti...
Bazı şeyleri iyi niyetle olsa dahi yapmamak gerektiğini öğrendim...Çünkü hep öküzün altında buzağı aranıyor ve yoksa da oraya bir buzağı koyuluyor....
Yetersizlikleriniz ile kendi kendinize yetmeye çalışınız....
Fakat en tehlikeli yetersizlik algıda oluşan yetersizliktir ki sizin adınıza başkaları konuştuğu sürece asla ve asla karşınızdakini algılamak mümkün olmaz...
Saydığım ve sevdiğim bir hocam bana dedi ki bir kişiye yapılabilecek en büyük hakaret onu yok saymaktır...Çok doğru fakat tam olarak bir insan bunu ne zaman hak eder?
Hırsızlık,tecavüz,cinayet,darp,gasp......Bunları düşünmek lazım uzuuuuun uzuuun....
Kavgasız günler....
GAYE KURT
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder