İnsanlar konuşa konuşa hayvanlar koklaşa koklaşa anlaşırmış...Mış daa mış...Sanki insanlar birbirini hiç koklamazmış gibisine söylenmiş bir söz bu....
Parfüm neden icat edilmiş o zaman...
Hemen bu konuyla ilgili bilgilerimi paylaşmak isterim.Bilindiği üzere dünyanın bir numaralı parfüm üreticisi Fransa'dır....Çok eski yıllarda Fransızların su ile olan münasebeti ile ilgili bir olaydır bu...Yıkanmayı sevmezler ve hatta suyu da çok az miktarda tüketirlermiş...Versailles Sarayında tuvalet bile yokmuş.O kabarık elbiseleri ile sarayın koridorlarına oturup hacet giderirlermiş ve üzerine de bir adet tüy dikerlermiş...Hani şu '' üzerine tüy dikti''lafı buradan gelmekteymiş.Daha sonra konu ile görevli o zavallı uşak kim ise bu tüyden tutmak sureti ile sarayın bahçesine bu malzemeleri fırlatırmış..İşte bu sebepledir ki kötü kokularını ve pisliklerini bastırabilmek amaçlı parfüm,vücut losyonları,pudralar,solgun ve pis görüntülerini engellemek için ruj,allık gibi milyonlarca kozmetik ürünü hazırlamak için yıllarını vermişler....Durum böyle iken insanların da koklaşarak anlaştığı sonucuna varmam çok da yanlış değil sanırım...
Eski filmlerde muhakkak herkesin dikkatini çekmiştir...Mahkemelerde kullanılan garip beyaz ondüla peruklar,boyundaki kirleri saklayan fırfır detayı,kadınların saçları hep yapılı ve makyajlılar çünkü kafalarında saç yok..Peruk takılıyor ve hep bakımlı gözüküyorlar...Hele erkekler,Boyun kısmından fırlayan fıfırlı gömlekleri,beyaz pudralanmış suratları ve kalp şeklinde pembeleştirilmiş dudakları ile lezzetinden yenmeyecek kıvamdalar...
Şimdi tüm bu anlattığım sahneleri gözünüzde canlandırın...Belediye otobüslerine,devlet dairelerine,sokaklara,insan kalabalığı olan yerler uyarlayın gözünüzde....Buram buram parfüm kokan kabarık etekli kadınlar;
-Afeder siniz şoför bey ben metrobüs durağında ineceğim...
Koca etekleri kaldırıp da inene kadar biz komple Fransa'ya zaten gideriz...
Yada simit satan bir adam düşünün,çok taze simiiiit,gevreeeeeek diye bağıran kafası peruklu bir zat....
Yol da sokakta üzerine tüy dikilmiş bol bol defekasyon materyali veee kostümlü çöpçüler:))))
İnsanların özel ilişki alanları 1,5 metreymiş...Yani birbirinize 1,5 metreden fazla sokulduğunuz zaman onların özeline girmiş oluyorsunuz...El sıkışmak bizde son derece yaygın olan bir durumdur...Daha sonrasında bu el sıkışma hareketi bir yanak yanağa dokunmak suretiyle dudaklarını büzüp boşluğu öpmek şeklinde tamamlanmazsa hakaret bile kabul edilir...Bu kombine bir harekettir ve samimiyet göstergesidir...
Ya benim gibi huyluysanız işte o zaman işiniz bitti....Tabi ki çok sevdiğim insanlara dokunmaktan sarılmaktan rahatsızlık duymuyorum,ama alışmam zaman alıyor demem daha doğru...Yani doğru öpülecek kişileri bulana kadar bir miktar çirkin kurbağa öpmem gerekiyor...Ve ne yazık ki hiç birisi
prense dönüşmüyor....
Peki,çok samimisiniz,hep öpüşüyorsunuz, hatta o kişinin parfümü bile sizin burnunuzda,hoş da geliyor bu koku....
İşte bu samimiyetin kokusu bana göre bütün Fransa kıçını yırtsa bu parfümü üretemez....
Derken nasıl bir durum oluşuyor da o kişi size uzaktan selam vermeye başlıyor...Ne yapmış oluyorsunuz da bu muameleyi hak ediyorsunuz..Her karşılaştığınızda size sarılan yanınızdan ayrılmayan,konuşmak için fırsat kollayan,özel ilişki alanınıza aldığınız bu kişi size uzak kalıyor...
Kostümlü sahne başlasın....Perde.... Ve ucuz çıkarcılığı bastırmak için kullanılmış ağır bir parfüme dönüşüyor kokusu...
İşte bu da samimiyetsizliğin kokusu,bence bunu da Fransa asla ama asla üretemez...
Allah'tan ki doğru doğru dosdoğru bir insanım,Bir kere birine sarılıp öptüm mü adam gibi bir daha geri adım atmıyorum...Çünkü doğruyu bulana kadar bekliyorum...
İşte bu da sadakatin kokusu......
Konuya tüy dikmeyin,sadakatimi ölçmeyin.....
GAYE KURT
Parfüm neden icat edilmiş o zaman...
Hemen bu konuyla ilgili bilgilerimi paylaşmak isterim.Bilindiği üzere dünyanın bir numaralı parfüm üreticisi Fransa'dır....Çok eski yıllarda Fransızların su ile olan münasebeti ile ilgili bir olaydır bu...Yıkanmayı sevmezler ve hatta suyu da çok az miktarda tüketirlermiş...Versailles Sarayında tuvalet bile yokmuş.O kabarık elbiseleri ile sarayın koridorlarına oturup hacet giderirlermiş ve üzerine de bir adet tüy dikerlermiş...Hani şu '' üzerine tüy dikti''lafı buradan gelmekteymiş.Daha sonra konu ile görevli o zavallı uşak kim ise bu tüyden tutmak sureti ile sarayın bahçesine bu malzemeleri fırlatırmış..İşte bu sebepledir ki kötü kokularını ve pisliklerini bastırabilmek amaçlı parfüm,vücut losyonları,pudralar,solgun ve pis görüntülerini engellemek için ruj,allık gibi milyonlarca kozmetik ürünü hazırlamak için yıllarını vermişler....Durum böyle iken insanların da koklaşarak anlaştığı sonucuna varmam çok da yanlış değil sanırım...
Eski filmlerde muhakkak herkesin dikkatini çekmiştir...Mahkemelerde kullanılan garip beyaz ondüla peruklar,boyundaki kirleri saklayan fırfır detayı,kadınların saçları hep yapılı ve makyajlılar çünkü kafalarında saç yok..Peruk takılıyor ve hep bakımlı gözüküyorlar...Hele erkekler,Boyun kısmından fırlayan fıfırlı gömlekleri,beyaz pudralanmış suratları ve kalp şeklinde pembeleştirilmiş dudakları ile lezzetinden yenmeyecek kıvamdalar...
Şimdi tüm bu anlattığım sahneleri gözünüzde canlandırın...Belediye otobüslerine,devlet dairelerine,sokaklara,insan kalabalığı olan yerler uyarlayın gözünüzde....Buram buram parfüm kokan kabarık etekli kadınlar;
-Afeder siniz şoför bey ben metrobüs durağında ineceğim...
Koca etekleri kaldırıp da inene kadar biz komple Fransa'ya zaten gideriz...
Yada simit satan bir adam düşünün,çok taze simiiiit,gevreeeeeek diye bağıran kafası peruklu bir zat....
Yol da sokakta üzerine tüy dikilmiş bol bol defekasyon materyali veee kostümlü çöpçüler:))))
İnsanların özel ilişki alanları 1,5 metreymiş...Yani birbirinize 1,5 metreden fazla sokulduğunuz zaman onların özeline girmiş oluyorsunuz...El sıkışmak bizde son derece yaygın olan bir durumdur...Daha sonrasında bu el sıkışma hareketi bir yanak yanağa dokunmak suretiyle dudaklarını büzüp boşluğu öpmek şeklinde tamamlanmazsa hakaret bile kabul edilir...Bu kombine bir harekettir ve samimiyet göstergesidir...
Ya benim gibi huyluysanız işte o zaman işiniz bitti....Tabi ki çok sevdiğim insanlara dokunmaktan sarılmaktan rahatsızlık duymuyorum,ama alışmam zaman alıyor demem daha doğru...Yani doğru öpülecek kişileri bulana kadar bir miktar çirkin kurbağa öpmem gerekiyor...Ve ne yazık ki hiç birisi
prense dönüşmüyor....
Peki,çok samimisiniz,hep öpüşüyorsunuz, hatta o kişinin parfümü bile sizin burnunuzda,hoş da geliyor bu koku....
İşte bu samimiyetin kokusu bana göre bütün Fransa kıçını yırtsa bu parfümü üretemez....
Derken nasıl bir durum oluşuyor da o kişi size uzaktan selam vermeye başlıyor...Ne yapmış oluyorsunuz da bu muameleyi hak ediyorsunuz..Her karşılaştığınızda size sarılan yanınızdan ayrılmayan,konuşmak için fırsat kollayan,özel ilişki alanınıza aldığınız bu kişi size uzak kalıyor...
Kostümlü sahne başlasın....Perde.... Ve ucuz çıkarcılığı bastırmak için kullanılmış ağır bir parfüme dönüşüyor kokusu...
İşte bu da samimiyetsizliğin kokusu,bence bunu da Fransa asla ama asla üretemez...
Allah'tan ki doğru doğru dosdoğru bir insanım,Bir kere birine sarılıp öptüm mü adam gibi bir daha geri adım atmıyorum...Çünkü doğruyu bulana kadar bekliyorum...
İşte bu da sadakatin kokusu......
Konuya tüy dikmeyin,sadakatimi ölçmeyin.....
GAYE KURT